1. Cinsel suç işleyen herkes hasta değildir çünkü içeriği ve sıklığı ne olursa olsun toplmsal normların dışında kalan davranışları sergileyen herkese ‘hasta’ demek yanlış olur. Hasta olanla olmayan birbirine karışırsa, o zaman şartlı tahliye edilen herkese hasta muamelesi yapılır ve idari ya da hukuki otorite tıbbi otoriteye, ‘Bunun tedavisini sen yapacaksın, bu tedavi de kimyasal kastrasyon olacak’ demiş olur. Böyle bir söylem ise idari ya da hukuki otoritenin tıbbi otoriteye tedavinin nasıl yapılacağı bağlamında baskı yapması anlamına gelir. Eğer kastrasyon bir cezaysa, hekimler ceza vermezler ya da cezai yaptırımın bir parçası olarak kullanılamazlar çünkü çoğu kez cezanın amacı caydırıcılık, toplumsal düzenin korunması ya da kamu vicdanının rahatlatılmasıdır. Oysa tedavi bireyin acılarını dindirmek ya da bireyin sağlığını iyileştirmek için yapılan bir işlemdir. ‘Ceza’ ile ‘tedavi’nin birlikte anılması uygun değildir. Eğer kimyasal kastrasyon bir ceza değil tedavi ise, o zaman da hasta olanın nasıl tedavi edileceği tıbbi bilirkişinin karar vermesi gereken bir durumdur.

 

2. Kimyasal kastrasyon ister ceza ister tedavi olsun işlem cinsel organa yönelik olarak yapılmaktadır. Oysa sorun cinsel organda değil, bu organın sahibinde ve onun zihinsel yapısındadır. İnsanlar cinsel suçu sadece penisleriyle işlemezler, cinsel suç eğilimi zihinde olduğu müddetçe saldırgan bu suçu cinsel organ dışında bir çok yolla ve çeşitli araçlarla işleyebilir.

 

3. ‘Cinsel suç’ denilen şeyin arkasında yalnızca cinsel doyum yoktur. Cinsel suç sanıldığı gibi yalnızca cinsel tatmini artırmak amacıyla yapılan bir şey değildir. Çocuklara, kadınlara hatta zaman zaman erkeklere yönelen bu tür davranışların arkasında kurban olarak seçilen kişiyi ‘sindirme’ ve onun üzerinde ‘güç oluşturma’ çabası vardır. Dolayısıyla böyle bir durumda yalnızca penisin işlevselliğini bozmaya yönelindiğinde, resmin bütününü kaçırılmış ve toplumsal boyutları olan karmaşık bir sorun, sadece cinsel boyuta indirgenmiş olur. Halbuki devletin her şeyden evvel cinsel suçların önlenmesine yönelik azami tedbirleri alması, mağdurlarının korunmasına ve cinsel suç faillerinin de rehabilitasyonuna yönelik düzenlemeleri öncelikli olarak ele alması gerekir. Kurbanının nasıl acı çektiğini anlayamayan, ‘empati’ yeteneğinden yoksun birinde ilaçlarla cinsel suç işleme olasılığının azaltılacağını düşünmek karmaşık ve çok boyutlu sorunu dar bir alanda anlamaya çalışmak anlamına gelir.

 

4. Bir insan bir başka insanın fiziksel ve ruhsal bütünlüğüne yönelik bir suç işlediğinde bunun bir cezası vardır. Ancak hangi suçu işlerse işlesin, yasalar aracılığıyla bir bireyin fiziksel ya da ruhsal bütünlüğünü bozacak kimyasal kastrasyon biçiminde bir işlem devlet tarafından yapıldığında bunun tartışmasını çağdaş devlet anlayışı içinde yapabilmek oldukça güçtür. Kaldı ki yapılan işlemin etkinliği son derece sınırlıdır. Bugün elimizde kimyasal kastrasyon kadar etkili olan ve ağırlıklı olarak ‘bilişsel davranışçı yaklaşımlar’ içeren tedavi paketleri mevcuttur. İlaçlar ve çağdaş bilişsel davranışçı tedavi yaklaşımlarının karşılaştırıldığı çalışmalar 18 aylık bir tedavi ve sonrasındaki 7 yıllık izleme döneminde benzer şekilde %30’luk bir iyileşme oranı sağlandığını göstermektedir.

 

5. Bir çocuğa, bir kadına aslında insana yapılan her türlü cinsel şiddet bir insanlık suçu olarak değerlendirilmeli ve bu tür suçların önlenmesi için gereken her şey yapılmalıdır. Ancak unutulmaması gereken bir önemli konu da cinsel suç işleyen kişilerin hepsinin aynı suçu tekrar işlemeyebileceklerini göz önünde bulundurmak olmalıdır. Aslında şartlı salınan ya da tahliye olan bir suçlu ya da taburcu olan bir pedofili hastasına yapılan kimyasal kastrasyon işlenen suçun tekrarını önlemek amacıyla yapılmaktadır. Başka bir deyişle henüz ‘işlenmemiş suçun’ önlemi alınmaktadır. Eğer bu bir ceza ise ceza suça yönelik değil suç işleme olasılığı ya da varsayımı üzerine verilmektedir.

 

6. Kimyasal kastrasyonun çeşitli ülkelerde uygulamada olması kararın doğruluğunu gösteren bir kanıt olarak görülmemelidir. Bazı ülkelerde uygulanan bu yaptırım kişinin gönüllü olarak tercihi ya da rızası üzerine uygulanır. Ancak dikkatlice incelendiğinde böyle bir uygulamaya rıza gösteresi beklenen kişiler yapılan işlemin olumsuz sonuçları hakkında bilgilendirildiğinde bu kişilerin yaklaşık 2/3 ü böyle bir tedaviyi (cezayı) başından reddetmekte kabul edenlerin ise %50’si tedaviyi (cezayı) tamamlamamaktadır.  Çünkü kimyasal kastrasyon olarak adlandırılan antiandrojen tedaviler kemik yıkımından, diabet hastalığına ve kalp damar hastalıklarına kadar değişebilen komplikasyonlarla karşılaşabilmektedirler.

 

7. Eğer böyle bir uygulama mutlaka yapılacaksa uygulama yapılacak kişilerin çok iyi seçilmesi gerekir. Mükerrer suç işleme, alkol madde bağımlılığı gibi etkenler suçıun tekrarı olasılığını artırmaktadır. Ayrıca böyle bir tedavi sonunda ‘iyileşmeden’ söz etmek oldukça güç olmaktadır. Çünkü suçun tekrar işlenip işlenmediği bireylerin kendi bildirimlerine dayanılarak yapılır. Dolayısıyla iyileşmeyi belirleyen güvenilir bir değerlendirme yapmak oldukça güçtür. Bu insanlar tahliye olup tekrar suç işlediğinde kendi istekleriyle suç işlediklerini itiraf etmeyeceklerdir. O zaman tutuklanma sayılarına bakılacaktır. Tutuklanma sayısı ise güvenilir bir ölçüt olamaz çünkü işlenen suçların oranı tutuklanma oranının çok üstündedir. Ayrıca aile içinde işlenen cinsel suçlar göz önünde bulundurulduğunda bu suçların %90’ından fazlası rapor edilmemektedir. Özellikle suçluluk ya da utanç duygularının hakim olduğu durumlarda suç bildirimi neredeyse yapılmamaktadır.

 

8. Bütün bunlar göz önünde bulundurulduğunda devletin temel politikalarının riskli durumlarda hızlı müdahale yaparakşiddetin önlenmesine yönelik programlar ve yaptırımlar düzenlemesi olmalıdır. Ne yazık ki ülkemizde birçok kadın önlenebilir bir ölüm nedeni olan şiddet nedeniyle yaşamlarını kaybetmektedir.  Cinsel suçluların yalnızca %1’i tutuklanmakta hüküm giyenlerin oranı ise bu rakamın da çok alında kalmaktadır.  Sonuç olarak kimyasal kastrasyona ilişkin bir yasa tartışması konu ile ilgili birçok disiplinden profesyonelin birlikte tartışması, uygulamanın getirebileceği olası yarar ve zararlar ile birlikte son yıllarda devreye giren cinsel suçlulara yönelik yeni alternatif yaklaşımlar göz önünde bulundurularak yapılmalıdır.